A   -  dan  -  Z   ye  TOKAT   (AĞZI)   SÖZLÜK ve DEYİMLER

 

- T -

TAFRA- Kaba davranma,çalım
TAHERETSÜZ- Pis,temizlenmemiş
TAHDA- Sıralı sebze ekenek yeri
TAHDAYAGELESİCE- Ölesice
TAHTİLO- Daktilo
TANIŞ- Tanıdık
TAPAN- Tarlada tohum ekildikten sonra çekilen uzun kalın ağır kalas
TAVLU- Besili şişman
TAYYÖR- Etek ve ceketten oluşan giysi
TAZU- Tazı
TEBELLEŞ- Musallat olmak,istenmediği yerde zorla durmak,rahat vermemek
TECCAL- Açık gözlü zeki ve yaramaz kız çocuğu
TEGAVÜT- Emekli
TEHNE- Tenha,kalabalık olmayan yer
TELAŞE- Telaş
TEMELLİ- Devamlı daima
TENEŞÜR- Cenaze yıkanan yer "teneşürlere gelesücee"
TENTENE- Dantel/arkası açık arabaların üst örtüsü
TEVATÜR- Bir haberin ağızdan ağıza yayılması,yaygın söylenti,ala
TEKEÇ/TEKEŞ- Eşleri birbirine uymayan,tek kalmış şeyler.Çorap ayakkabı vb
TEKESAHALU- kırda yetişen,ince uzun püskül yapraklı,yenilebilir ot
TEKGIRMA- Av tüfeği
TEKNE GAZINTUSU- Anne babaların yaşlıyken olan son çocukları
TEKŞÜŞ- Çorap örmek için kullanılan şiş
TEL DOLAP- Yanları ve kapağı ince delikli telden,yiyecek saklama dolabı
TELEF- Ölmek,bitmek,yok olmak,itlaf "gıran girdi cücüklerin hebiciği telef oldu"
TELESÜMEK- Bunalmak
TELİS- Seyrek dokuma
TELLEK/TELLAK- Yılışık/ Hamamda kese yapan kişi
TELLÜK/TELLİK- Terlik
TEMCÜT PİLAVI- Bıktırırcasına tekrarlanan söz/sahurda ısıtılan pilav
TEMEK- Ahırda gübrenin dışarı atıldığı delik
TENÜKE- Teneke
TEPE GÖZ- Dikkatsiz yürüyen kimse
TEREF- Yan,taraf
TEREK- Raf
TERKİ- Semer arkalığı,hayvanın sağrısı
TEVELLÜT- Doğum tarihi
TEYNÜYETSİZ- Niyeti bozuk fesat
TEYYARE- Uçak
TEZ- Çabuk
TEZEGELİN- Yeni gelin
TEZEK- Yakmak için kurutulmuş hayvan gübresi
TEZİKDİRMEK- El ayak çektirmek,bıktırmak ürkütmek
TEZZE- Taze
TEZZELE- Tazele
TIFIL- Küçük,ufak tefek
TIFIL- Ufak tefek çelimsiz
TIĞ- Şiş
TIHNAZ- Kısa boylu şişmanca
TINNAMAZ- Vurdumduymaz
TINAZ- Ekinin sürülmüş hali
TINGIRDATMAH- Çalmak "bişeyler tıngırdatda neşemüz yerine gelsün"
TIRAHTÖR- Traktör
TIRAMPA- Takas,değişmek
TİKAN- Dükkan bakkal/diken
TİLLE- Sopa/peynir parçası/semere yük atmak için konulan sopa
TIRIH- İshal
TİKE- Parça
TİRİT- Yemeğin sulu kısmı
TİRİT- Yaşlı zayıf
TOHA- Kemer,saç tutacağı
TOHAÇ- Çamaşır yıkarken kullanılan tava şeklinde ağaç
TOHAT- Tokat
TOHLU- Yaşına değmemiş kuzu
TOHDUR- Doktor
TOHYA- Terlik "gız mahleye tohyacı gelmüş bahah hele"
TOLA- KOVA
TOPAH- Yuvarlak, bir parça
TOPALAH- Sulu köfte
TORNET- Rulman tekerli tahtadan küçük araba
TOS- Alın veya boynuzla vuruş
TOSBAĞA- Kaplumbağa
TOSDAN BÖCÜĞÜ- Hayvan pisliğiyle beslenen bir tür böcük
TOSULAMAH- Homurdanmak,sokranmak "ne tosuluyon gene"
TOZMAH- Gezmek dolaşmak "ahşamınan eyice gezüp tozmuşuh"
TOY- Acemi
TÖKEZÜMEK- Ayağı takılmak,düşer gibi olmak
TÖREMEK- Çoğalmak
TÖREMİYESİCE- Allah seni büyütmesin,soyunu devam ettirmesin anlamında ilenç
TULUH- Tulum
TULUH GİBİ- Şişman
TULUHLANMAH- Yorulmak,dalağı şişmek "tuluhlandım yeter goşdurma"
TUMAN- Uzun iç donu
TURAB- Toprak
TUT KELİN PERÇEMİNDEN- Çözümü zor bir durum karşısında söylenen söz
TUTURUH- Tutuşturmalık yakacak
TUTYE- Çinko,döküm,pik
TÜLEK/TELEK- Kanat tüyleri
TÜMP- Tümsek
TÜRKÜ ÇIĞIRMAH- Türkü söylemek
TÜYMEK- Zor durumlarda kiimseye belli etmeden kaçıp gitmek

 

 

 

 

 


Tanesiz aş olmaz, kaygısız baş olmaz.
Tarla alırsan bozdan, avrat alırsan kızdan al.
Tarla taşlı, söz yamaçlı olur.
Tarlanın taşlısı, kadının saçlısı makbuldür.
Tarlanın taşlısı kızın kaşlısı.
Tarlayı taşlı, kızı kardeşli yerden al.
Taş olda bas yar.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Taş kayadan koparsa yosun tutmaz.
Taş yerinde ağırdır.
Tat kızın dilinden anası anlar.
Tatlıya yakışmaz soğan, dayısını beğenmez yeğen.
Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.
Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.
Tavuğu seyretmeli ama ağzını açtırmamalı.
Tazısız ava giden, tavşansız eve döner.
Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer.
Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin.
Temiz dereden pis su akmaz.
Tencere dibin kara. Seninki benden kara.
Terzi kendi söküğünü dikmez.
Terzinin eteği delik olur.
Teşbihte hata olmaz.
Tevekkelinin gemisi batmaz.
Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider.
Tilkini dönüp geleceği yer kürkçü dükkânı.
Tıngırdamadık tencere olmaz.
Tırnak cefadan, sac sefadan uzar.
Toku gönüllemek zor olur.
Tosbağa yumurtadan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş.
Türk ‘poh poh’tan, ecnebi ‘peh peh’ten hoşlanır

 

 

 

 

 

- U,Ü -


UCUNUCUN- Azar azar,kıyısından kıyısından
UÇGUR/UŞGUR- Don lastiği,ipi
UĞRUN- Habersiz,gizli "uğrun uğrun gaş altından baharken"
UĞUNDURMAK- Canını acıtmak,topacı çok hızlı döndürmek
ULAN- Nefret ve kızgınlık belirten hitap şekli
ULUH- Çürümüş meyve
UMACI- Öcü, cin peri
UMSUNUH- Elde edememek,özenip üzülmek
UMUM MÜDÜR- Genel müdür
UMUMANE- Genelev
UPUSLU- Çok uslu
URBA- Giyecek elbise
URGAN- Keten kenevir pamuk cinsinden örülerek yapılan ip
URUM- Rum
URUPLAĞ- İki tenekelik ölçü birimi
URUŞFAT- Rüşvet
UŞAH- Çocuk,evlat
UYHU SEMESİ- Yeni uyanmış,uyku sersemi
UYLAMAH- İnat etmek,sataşmak
UYLAŞMAH- Anlaşmak
UYUNTU- Beceriksiz,ağır yavaş
ÜCRA- Kuytu,çok kıyıda köşede
ÜFLÜK/ÜFÜLÜK- Islık
ÜLEŞ- Pay hisse
ÜLEŞ- Leş
ÜLEŞMEK- Bölüşmek
ÜMÜK- Gırtlak,boğaz
ÜRÜMEK- Havlamak
ÜRÜSVAYİ- Rezil kepaze
ÜRYAN- Çıplak
ÜSBAŞ- Yukarısı
ÜSÜYÜN- Hüseyin
ÜŞÜŞMEK- Toplaşmak
ÜTEK- KOrkak
ÜTME- SApıyla yakılmış buğday
ÜTMEK- Yenmek,kazanmak
ÜTMEK/ÜTÜLEMEK- Kümes hayvanlarını yolduktan sonra kalan tüy ve kıllarını ateşe tutmak
ÜVEZ- Küçük sinek

 

Ucuz sirke baldan tatlıdır.
Ucuzdur var bir illeti, pahalıdır var bir hikmeti.
Ulu sözü tutmayan, uluya uluya dağda kalır.
Ummadığın taş baş yarar.
Unu eledik, eleği duvara astık.
Ustamın adı hıdır, elimden gelen budur.
Utananın oğlu kızı olmamış.
Uyuz itte gümüş kaşağı aranmaz.
Uyuzlu keci, kör tekenin akranı olur
Ürümesini bilmeyen it, sürüye kurt getirir.
Üşenenin oğlu, kızı olmaz.
Üvey öz olmaz, kemha bez olmaz.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Üzümünü ye bağını sorma.

 

- V -
VADELÜ- SÜresi sınırlı
VAHIT- Vakit zaman
VAHDINDA- ZAmanında,vaktinde
VAHDIZEMANINDA- Vaktiyle,bir zamanlar
VARIYAT- Varlık para maddiyat
VARIYATLI- Zengin
VEKİLVÜKELA- İleri gelenler,ekabir takımı
VELHASILKELAM- Kısacası
VELVELE- Yaygara,boş konuşma,gürültü"ortaluğu velveleye verdüğüz"
VERAN- Harap virane
VERESE- Veresiye,peşinatsız
VEREV- Bir köşeden karşı köşeye kesilmiş,katlanmış konulmuş olan,çaprazına
VERGÜLÜ- Evlenmek için sözü verilmiş kız
VESAYIT- Araba
VESİKALI- Genelevde çalışmak için resmi belgesi olan kadın
VESVESE- Şüphe,kuruntu
VICIHVICIH- Çok sulu
VINILAMAH- Havaya atılan birşeyin çıkardığı ses
VIYH/VIŞ- Şaşırma nidası
VUR ABALIYA- Sessiz güçsüz kişinin hırpalanması,ezilmesi
VURUŞMAH- Hayvan dövüşmesi vuruşması

 


Vakitsiz öten horozun başı kesilir.
Vakitsiz açan gül tez solar.
Vardığın yer kör ise bir gözünü kapat.
Varlık deşindirir, yokluk düşündürür.
Veren el, alan elden revadır.
Vücut kocar, gönül kocamaz.

 

- Y -

YABA- Ucu çatallı tahta kürek
YABAN- Dış memleket
YABANLIH- Temiz giysi
YADIRGI- Yabancı
YAĞARNI- Böğür
YAĞLAMA- Yağlı yufka
YAĞLIGAYİŞ- Kamçı
YAĞLIH- Mendil
YAĞMA YOH- Buna razı olunmaz,öyle şey olmaz anlamında,ne münasebet
YAĞNIŞ- Yanlış
YAHA SİLKMEK- Bıkmak usanmak,illAllah etmek
YAHAPAÇA- Zorla isteği dışında
YAHA SİLKMEK- Bıkmak usanmak
YAHIŞUHLU- Yakışıklı,güzel gösterişli
YAHIT- Yakacak madde
YAHMALIH- Yakmak için ayrılmış çalı çırpı odun
YAHU- Hey,bana bak,baksana/rica anlamını pekiştiren söz "çekişmeyin yahu"
YAL- Köpek yiyeceği
YALABIH- Alevin parıldaması,ışıltı/güzel sevimli/riyakar,kaypak
YALAPŞİP/YALAPŞAP- bir işi aceleyle özensiz yapmak,üstünkörü
YALLI- Bakımsız çirkin
YALLIH- Bebek önlüğü
YALAH- Hayvanların su içtiği yer
YALAHA- Çıkarı için herşeyi yapan,dalkavuk arsız şımarık
YALAMUH- Çam ağacından sızan bal
YALANCU PEHLİVAN- Yapamayacağı şeyleri yapar gibi görünen
YALELLÜ- Arapça şarkı,arabesk
YALIĞIZ/YALIĞUZ- Yanlız
YALIM- Alev
YALIN AYAH BAŞI GABAH- Gariban,çok perişan,kılıksız
YALTAH- SIrnaşık,dalkavuk,yalancı
YAN CIZMAH- İşi gevşetmek,caymak,kaçmak kaçınmak
YANAŞMA- Zengin köylünün yanında karın tokluğuna çalışan ırgat,işçi
YANDAN ÇARHLU- Çaçaron,aksak yürüyen kimse
YANIR- Kir topağı
YAMALIH- Yırtılan yerler için kesilmiş bez parçası
YAMPİRİ-Eğri büğrü,çarpık
YAPAĞU- Kırkılmış koyun tüyü,yapak
YAPIŞ- İyi tutun
YARIMAĞAZ- Ağzının ucu ile,isteksiz
YARIMYAMALAH- Baştan savma,üstün körü,kusurlu eksik
YARDAH- Yardımcı,muavin,asistan
YARDAHCI- Genelde kötü işlerde yardım,yardım eden anlamında kullanılır
YARMAÇA- Kalın ağaç kökü,iri yarılmış odun
YARMAK- Hırsızlık,çalmak "yassu vahdı ırızanın ocağnı yarmışlar"
YASSU- Yatsı
YAŞAR- Yaşını almış dana
YAŞMAH- Baş örtüsü
YAV- Karşıdaki kişiye bir hitap şekli "nörüyon yav"
YAVAN- Tatsız tuzsuz
YAVUH- Yakın
YAVUHLU- Sevgili,nişanlı sözlü
YAYAN- Yürüyerek
YAYANYAPILDAH- Beklenmeyen durumlarda aceleyle yapılan hareket,eylem
YAYGARA- Dedikodu,gereksiz konuşma,gerçek olmayan haber
YAYIH- Çiğde birikmiş sütü çalkalayıp tereyağ çıkarmak için ahşap kova
YAYLIM- Hayvan otlatılan yer
YAYLIM- DÖkülmüş dağılmış "yaylımığızı toplamadan çıhman odadan"
YAZU- Düzlek yer ova
YEDİ GÖBEK- Bütün sülale,soy cet
YEĞ- Üstün,daha iyi
YEĞİN- Güzel,iyi
YEĞİNİK- Hafif
YEĞNİK- Hafif
YEKİNMEK- Kalkmaya çalışmak
YEKDEN- Tek başına
YELTENMEK- Birşeyi yapmaya girişmek
YELYEPELEK- Birdenbire hızlıca
YELLOZ- Yalaka
YEMİŞEN- Dağ yemişi
YEPİSYENİ- Çok yeni
YERDEN BİTME- Kısa boylu
YERİ- Yürü
YEŞÜLBAŞ- Yaban ördeği
YEVMİYE- Günlük çalışma karşılığı kazanç
YEYGÜ- Yem
YEZİT- Hileci sahtekar,nefret edilen kimse
YIĞUNAH- Öbek küme,tepe
YIĞULMAH- Toplanmak,birikmek
YIMIRTA- Yumurta
YILGIN- Bıkmış usanmış,korkmuş yılmış
YILIŞIH- Yüzsüz,arsız
YIRTIH- Utanmaz "ne sıfatı yırtıh herifsin"
YIRTIHPIRTIH- Eski püskü,
YİTİ- Çok katı
YİTİ- Çok kötü kokan,acı veya ekşi
YİYGİ- Yiyecek
YOH- Hayır
YOH BAHASUNA- Kar etmeden,değerinden çok düşüğe
YOHA- İnce yufka
YOHOĞLUYOH- Hiç yok,ortalıkta yok
YOHUŞ- Yukarı doğru çıkan dik yol,bayır
YOLDAN ÇIHMAH- Belli bir sebeple yoldan ayrılmak/doğru yoldan ayrılmak
YOLGEÇEN HANU- Gelip gideni,girip çıkanı belli olmayan
YOLSUZ- Parasız
YOLU DUTMAH- Yola çıkmak,yola koyulmak
YONGA- Kesilen odunlardan sıçrayan küçük parçalar
YOSMA- Şen şakrak fettan kadın
YÖĞRÜK/YÜĞRÜK- Hızlı,çabuk,çevik,iyi koşan
YUF- Kınama nefret bildiren söz "yuf ossun şuncağaz işü gıvıramadınya"
YUH- Beğenilmeyen ve öfke duyulan bir durumda kullanılan söz
YUHA- Derin olmayan sığ su
YUNAH- Banyo hamam
YUNMAH- Yıkanmak
YUNMUŞ- Yıkanmış temiz
YÜĞÜRT- Koşmak hızlanmak "yüğürt len tosbağa"
YÜKLÜ- Hamile
YÜKLÜK- Gardrop
YÜKSÜNMEK- Üşenmek,erinmek,zoruna gitmek
YÜKÜĞNEN- Yükü ile
YÜZAĞI- Övünç kaynağı,gurur duyulan
YÜZ GARASU- Utanılacak durum,yüz kiri
YÜZGÖZ OLMAH- Aşırı derecede senli benli olmak
YÜZÜNGUYLU- Yüz üstü
YÜZÜ SUYU HÖRMETİNE- Bir şeyin hatırına,varlığına değer verildiği için

 


Ya bu deveyi güdeceksin, yada bu diyardan gideceksin.
Yabancı koyun kenara yatar.
Yağ yiyen it yüzünden belli olur.
Yağmur yağar, yarıklar kapanır.
Yakına erinen, uzağa yorulur.
Yalanla iman bir arada bulunmaz.
Yan yatanda yer bir ekmek, çamura batanda.
Yangına körükle gidilmez.
Yanık yerin otu, tez biter.
Yara gider, yeri gitmez.
Yarası olan gocunur.
Yarım elma, gönül alma.
Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir.
Yarım doktor candan, yarım iman dinden eder.
Yarış atı çifte koşulmaz.
Yaş kesen, baş keser.
Yaşın yanında kuruda yanar.
Yaşlının yaptığı iş kâr, yediği zarar.
Yatanın, yürüyene borcu vardır.
Yavaş atın çiftesi pek olur.
Yavşak, büyür bit olur, enik büyür, it olur.
Yavuz atin yarası eksik olmaz.
Yavuz it ününü arttırır.
Yavuz itin yarası eksik olmaz.
Yaz gününün yağmuruna güvenilmez.
Yaza çıkardım danayı, beğenmez oldu anayı.
Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
Yazın boku kışa katık olur.
Yazın gezeni, kışın bünelek tutar.
Yazın gölge hoş, kışın çuval bos.
Yazın ayransız, kışın yorgansız olmaz.
Yazın ceketini al da; kışın ister al, ister alma.
Yazın yaşa, kışın taşa oturma.
Yedir beni, öveyim seni.
Yel eserken harman savurma.
Yerli kaya yerinden oynamaz.
Yelen değirmen ya iğini, ya çarkını kırar.
Yedik içtik, gözden düştük.
Yemek gördün giriş, dayak gördün sıvış.
Yiğidi öldür, hakkını yeme
Yılanı deri değiştirirken göremezsin.
Yiğidin anası tez ağlar.
Yiğit at yemini artırır.
Yokuş dibinde öküz yemlenmez.
Yol çalısız el delisiz olmaz.
Yol kenarındaki meyve ile hancının kızı çabuk olgunlaşır.
Yolcu yolunu bulur.
Yolda binen, belde iner.
Yoldan önce arkadaşını, evden önce komşunu seç.
Yörük sırtından kurban keser.
Yumulan gözün hatırı sayılmaz.
Yumurtada tüy bitmez.
Yük altında eşek anırmaz.
Yüz verdik astarını ister

 

- Z -


ZABAĞANAN- Sabahleyin
ZAĞAR- Çoban köpeği/sağır
ZAĞAR- Heralde,öyleki,belki,olasılıkla
ZALIM- Zalim
ZAPARTAYI YEMEK- Azarlanmak,terslenmek
ZARA ÇALMAH- Ağlatmak,inletmek
ZARALLUH- Hayvanların otlamaması gereken yer "davarı gene zaralluğa sohmuşun"
ZARILANMAH- Ağlamak,acı çekerek inlemek
ZAVAL- Zeval,yok olma,yok edilme imha "Allah doğletimize zaval gösdermesün"
ZAYİL- Sona eren,biten,geçen
ZAYİRE- Gerektiğinde kullanmak için saklanan tahıl vb. türleri
ZEBELLAH- Çok iri,cüsseli korkunç
ZEBİL- Çok fazla,bol
ZEĞER- Demek,demekki,gerçekten
ZEHÜR- ZEhir
ZEHÜRZIKGIM- Çok zehirli çok acı
ZEHÜRZEMBELEK- Çok acı, gönül kırıcı söz,laf
ZEKLENME- Konuştuğunu taklit etmek,alay etmek
ZELVE- Öküzü boyunduruğa bağlayan eğri odun
ZELZELE- Deprem
ZEMBELEK- Eski kapı kilitlerinin içindeki makenizma
ZEMHERİ- Kara kış
ZERDELİ- Kayısı
ZERE- Zira
ZERFOŞ- Sarhoş
ZERZE- Kapı zinciri,sürgüsü
ZERZEBİL- Perişan
ZERZEVAT- Yeşillik,sebze vb.
ZEVZEK- Şımarık,geveze,laf ebesi
ZEYREK- Anlayışlı,zeki uyanık
ZIBARMAH- Ölmek gebermek
ZIBIN- Elbize
ZIDDINA BASMAH/GİTMEK- Sinirlendirmek,asbını bozmak
ZIHIM- İşe yaramaz vb. "bide mısmıl çaluşsa zıhım"
ZIHIMIN BEKİNİ YE- Sunulan yemeği beğenmeyenlere söylenen söz:)
ZIHIYA GELMEK- Zorlanmak,güç durumla karşılaşmak
ZIKKIM- Zakkum,zehir
ZILGIT- Azar,azarlamak
ZIMBALU DEFDER- Sayfaları kolay kopartılan ortası zımbalı defter
ZIMBIRTI- Çirkin ses,saz
ZIPÇIHDI- Görgüsüz kaba
ZIPIR- Laf söz dinlemeyen
ZIRCAHAL- Çok cahil
ZIRANA- Hiçbir iş yapmadan boş boş gezinen,düşüncesiz
ZIRANTA- İriyarı gürbüz uzun boylu
ZIRLAMAH- Acı acı ağlamak
ZIRILDAH- Olur olmaz ağlayan
ZIRNIH- Küçük parça,çok az "çaluşmassan zırnıh gohlatmam"
ZIRTABOZ- Faydasız kimse,işe yaramaz
ZIRTLAH- Tatsız, yavan
ZIRVA- Saçma sapan anlamsız boş söz
ZIRZOP- Aklına estiği gibi davranan,faydası olmayan
ZIVANA- Tahta tıkaç
ZIVANADAN ÇIHMAH- Kontrolden çıkmak,kendini kaybetmek
ZİBİDİ- AYlak boş gezen, işsiz
ZİFTLENMEK- Bedava birşeyler almak,yemek vs.
ZİĞNET- Zİynet,değerli takı süs eşyası
ZOBU- İriyarı,kaba
ZOĞAL- Kızılcık meyvesi
ZOPA- Sopa,dayak
ZORUNAN- Zorla
ZOTDİRİK- Eli işe yakışmayan,kalıbının adamı olmayan
ZÖĞÜRT- Parasız yoksul,meteliksiz
ZÖHRE- Zehra
ZÖHÜR- Sahur
ZURNA- Bebek emziği
ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ/DELİĞİ- İşin sonu,iş oraya gelene kadaaar!sürdürülen bir işin en can alıcı yeri
ZÜRİYET- Soy,sülale
ZÜL- Alçalma,düşkünlük

 


Zahmetsiz rahmet olmaz.
Zaman sana uymazsa, sen zamana uy.
Zemheride yoğurt isteyen, cebinde bir inek taşır.
Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yol şaşırır.
Zengine bir kıvılcım, güzele bir sivilce yetermiş.
Zenginin horozu bile yumurtlar.
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar.
Zulm ile abad olanın sonu berbat olur.
Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir.
Zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü.

MEMLEKETİM TOKAT